Ergenekon duruşmasında gerginlik

Ergenekon davasının bugün görülen oturumunun öğleden sonraki bölümünde gergin anlar yaşandı. Emekli binbaşı Fikret Emek'in çapraz sorgusunda, müdahil avukatın TSK ile ilgili soruları karşısında dava hakimi "TSK ganimet toplamaz" dedi, tutuklu sanık Aydın Yüksek'i salondan attı.
Fikret Emek, Cumhuriyet Savcısı'nın "Hizbut Tahrir ve İBDA/C gibi örgütleri istihbarat amaçlı kullandınız mı?" sorusuna "Hayır" diye cevap verdi.
Davaya müdahil olarak katılan Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı Özkan Yücel'in Fikret Emek'e soru sorması sırasında bazı sanıkların tepki göstermesi ise gerginliğe neden oldu.
Avukat Özkan Yücel, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'den sanıkların müdahalelerine engel olmasını istedi.
Bu sırada söz alan Zekeriya Öztürk'ün avukatı Yaşar Ağsu, "Bu dava TSK'nın işlerinin deşifre edilmesi davası değildir. Bir terör örgütü davasıdır. Bu soruları mahkeme engellemelidir" dedi.
Mahkeme Başkanı Şengün ise bunun üzerine, "Mahkemenin resen soruları engellemeye hakkı var. İtiraz olmadan asla soruya karışmam" dedi.
Avukat Özkan Yücel'in, Fikret Emek'e terörle mücadele sırasında ele geçirilen el bombalarını kendi evine götürmesine ilişkin ifadesini hatırlatması üzerine, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, "TSK'nın kendine özgü kuralları vardır. TSK ganimet toplamaz. Alan kişinin kendi hatası, kendi suçudur. TSK'nın değil" diyerek avukatı uyardı.
Özkan Yücel'in "İstihbarat görevi yaptınız. Olur da teröristlerin eline geçerseniz" dediği sırada ise emekli binbaşı Emek bağırarak, "Bu nasıl soru. Yazıklar olsun. Hiçbir sorunuza cevap vermiyorum" diyerek tepki gösterdi.
Yücel'in soruları sırasında sık sık gergin anlar yaşanırken, tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin'in avukatı Lütfi İşbulan, "Bu sorular başka bir alanda mı kullanılacak? Biz artık bu soruları duymak istemiyoruz. Kanımız kaynamaya başladı" diye tepkisini dile getirdi.
Bunun üzerine Yücel, "Bu soruları soracağız. Bu sorular mahkemede kullanılacaktır. Bu sorumuza cevap vermekten kaçındıkları tutanakta yer alsın diye sorularımı sormaya devam edeceğim" diye konuştu.
Oturduğu yerden sorulara tepki gösteren tutuklu sanık Aydın Yüksek ise Mahkeme Başkanı Şengün tarafından salondan atıldı.
Fikret Emek'in çapraz sorgusunun ardından Mahkeme Başkanı Şengün, "Kavgayla, tartışmayla bir yere varamayız. Birbirimize tahammül edeceğiz" dedi.
Mehmet Zekeriya Öztürk'ün savunması
Duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, tutuklu sanıklardan eski Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk savunmasının bir bölümünü yaptı.
Duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, savunmasını yapması için Öztürk'ü sanık kürsüsüne çağırdı. Öztürk'ün savunmasının bulunduğu notları, fazlalığından ötürü taşımakta güçlük çektiği görüldü.
Bu sırada Başkan Şengün, Öztürk'e, "Bugün bir saat savunma yapacaksın. Ona göre notlarını yanına al. Daha sonraki celsede savunmana devam edeceksin" dedi.
Şengün'e başsağlığı
Mehmet Zekeriya Öztürk, savunmasına başlamadan önce, kız kardeşi ölen Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'e baş sağlığı diledi. Öztürk, sanıklardan emekli Binbaşı Fikret Emek'in silah arkadaşı ve gerçek gazi olduğunu ifade etti.
"Hiçbir suç ve suçluluk duygusu taşımadan, hakları gasp edilen bir vatandaş kararlılığıyla buradayız" diyen Öztürk, terör örgütü üyesi ve terörist olmadığını, kendisini terörist ilan edenlerin laiklik karşıtı olduklarını savunarak, bu davanın siyasi olduğunu ileri sürdü.
Adil yargılandığına da inanmadığını ifade eden Öztürk, hakkındaki suçlamaların el konulan bilgisayarları ve dokümanlarla yapıldığını anlatarak, savunma yapabilmek için bunlara ihtiyacı olduğunu söyledi.
Öztürk, 23 Haziran 2007'de gözaltına alınıp serbest bırakıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"7 ay sonra Ocak 2008'de tutuklandım. Savcı Zekeriya Öz bana, 'Mehmet bey, '3. kez gözaltına alındınız, bu kez tutuklanırsınız. Bize elle tutulur bir şey söyleyin. Veli Küçük İşçi Partisi'ne gidiyor muydu, Doğu Perinçek ile görüşüyor muydu?' dedi. 'Bakın, bu kez tutuklanırsınız' diyerek, istenilen doğrultuda mahkemece tutuklandım. Beni tekrar gözaltına aldıran ve tutuklatan yeni durum neydi? Tutukluluğumun 11'inci ayındayım. Düşüncelerimden ve yazdıklarımdan ötürü kendimi savunmak zorundayım."
Öztürk, "Sayın mahkeme, devlet vatandaşına tuzak, pusu kurar mı?" diyerek, içinde bulunduğu durumun "son derece kıyıcı ve yıkıcı" olduğunu kaydetti. Sanık Öztürk, Anayasal hak ve özgürlüklerini bilemeyen, eksik bilen sanık ve kişiler ile haklarını bilen sanıkların bu davada yargılandığını belirtti.
"İddianamenin içeriği siyasi"
Hak aramayı bilen kişilerin "örgüt kurucusu ve yöneticisi olmak", haklarını geç arayabilen kişilerin ise "örgüt üyesi, tetikçi, eylem grubu" olarak suçlandıklarını iddia eden Öztürk, "Hala 11 aydır tutukluluğumu kabul edebilmiş değilim. İç dünyamda bu suçlamaların gerçek olmadığını, 'iddia makamının başka bir nedeni vardır' deyip, bunları anlamaya çalışıyorum. Bu dava hukuksal bir içeriğe sahip, ama aynı zamanda siyasi. İddianame hukuki bir çerçeve içerisinde hazırlanmış olsa da içeriğinin siyasi olduğunu tekrar söylüyorum" şeklinde konuştu.
Öztürk, toplum üzerinde psikolojik baskı yaratılmak istendiğini öne sürerek, "Sanıklara, önceden bu psikolojik etkiyle 'her cezaya müstahak' havası ortaya çıkarılmıştır" dedi.
"Bir savcı sürrealist bir iddianame ortaya koyamaz" diyen Öztürk, kendisine göre iddianamenin büyük bir planın parçası olduğunu savundu. Bazı yazarların dava konusuna ilişkin kitap ve verdikleri röportajlarından bahseden Öztürk, bunlara yönelik eleştiri ve ithamlarını dile getirdi.
İddianamenin terör ve terörle mücadeleye yeni boyutlar kazandırmış olması nedeniyle anlamlı olduğunu söyleyen Öztürk, "Yeni boyutlar olması olumlu olacağı anlamını içermemektedir" dedi.
Porno iddiası
İddianamede kendisini yaralayan ve büyük haksızlık yapıldığına inandığı bir bölümü de aktarmak istediğini söyleyen Öztürk, "(Örgüt üyesi Mehmet Zekeriya Öztürk'ün dijital verilerinde çocuk ve hayvan pornosu olduğu da görülmüştür) diyor" şeklinde konuştu.
Bahse konu dizüstü bilgisayarın kendisine ait olmadığını belirten belgenin klasörlerde mevcut olduğunu söyleyen Öztürk, "Hangi vicdan bana ait olmayan bu dijital verileri bana ait gösterir ve bunu da kendi fantezisi doğrultusunda 'çocuk ve hayvan' diye nitelendirir" dedi.
Öztürk'ün savunmasına daha sonra devam edilmek üzere ara veren mahkeme, diğer sanıkların ve avukatların taleplerini dinledi. Tutuklu sanıklardan Vatan Bölükbaşoğlu, "pornografik görüntü" iddiasına ilişkin olarak kendi bilgisayarında çıkan bu tip bilgilerden de bahsedildiğini söyleyerek, bunların emniyette yüklenmiş olabileceği iddiasını dile getirdi.
"Ben uluslararasıyım"
Tutuklu sanıklardan Sami Hoştan, "İddia makamı, 'uluslararası mafya lideri' demiş benim için" diye konuştu. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün, "mafyanın ulusal ve uluslararası şeklinde iki türü mü olduğunu" sorması üzerine Hoştan, "Ben uluslararasıyım" dedi.
Hoştan, böyle bir suça ilişkin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne kaç kez gittiğinin sorulmasını istedi.
Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz, sanık Ali Yiğit'in avukatı Mehmet Sami Selçuk'un, Yiğit dışında Muzaffer Şenocak ve Rasim Görüm ile başka bazı sanıkların daha avukatlığını zorunlu müdafilik gereği yaptığını belirtti.
Kerinçsiz, avukat Selçuk'un "Ergenekon" sanıkları için zorunlu müdafilik kapsamında görevlendirilip görevlendirilmediğinin İstanbul Barosu'ndan sorulmasını talep ederek, görevlendirilmemişse, emniyet ilişkisinin ortaya çıkacağını ileri sürdü.
Kerinçsiz, iddianamedeki bazı beyanlara ilişkin "İddianame bir iftiraname olamaz" şeklinde konuştu.
Tutuklu sanıklardan Aydın Yüksek, mahkeme heyetinin kendisini salondan çıkarttığını hatırlatarak, asla saygısızlığı olmayacağını söyledi. Bunun üzerine Heyet Başkanı Köksal Şengün de "Zaten yaptırmazlar sana" dedi.
Yüksek, Barodan gönderilen avukatının gelmediğini ve çapraz sorgusunun yapılamadığını da dile getirdi.
Sanıklardan Rasim Görüm, avukatı Mehmet Sami Selçuk'un emniyetle çalıştığı inancında olduğunu söyledi.
Sanıklardan Muzaffer Şenocak'ın avukatı, müvekkili için tahliye talebinde bulundu.
Muzaffer Tekin'in avukatı Sera Kadıgil, el bombası eğitimi verilen askeri birliklerde eğitimin el bombasıyla mı yoksa içi boşaltılmış el bombasıyla mı yapıldığının sorulmasını talep etti.
Cumhuriyet Gazetesinin tirajının sorulmasına ilişkin talebini ileten avukat Kadıgil, Danıştay saldırısında şehit olan ve yaralanan yargı mensuplarının yakınlarından, bu davaya müdahil olup olmayacaklarının sorulmasını istedi.
İsviçre'deki Türk paraları...
Mahkeme Heyeti, "İsviçre'deki Türk paralarının geri getirilmesi, bilgisayar korsanları ve kara parayla mücadele konularında yapılan çalışmalarla ilgili bir rapora 'Ergenekon' isminin verilip verilmediğinin", İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı'ndan sorulmasını kararlaştırdı.
Duruşmada, bazı sanıklar ve avukatların talepleri ile Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in bu istemlerle ilgili beyanlarını aldıktan sonra verilen aranın ardından ara
kararlarını açıkladı.
Tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in avukatının taleplerini kısmen kabul eden Mahkeme Heyeti, Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılarak, "Birliklerde el bombası eğitiminin, eğitim bombalarıyla mı yoksa içi boşaltılmış ve kumla doldurulmuş el bombalarıyla mı yapıldığının sorulmasını karara bağladı.
Yine Tekin'in avukatının, Cumhuriyet Gazetesi'nin tirajıyla ilgili talebini, bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağı için kabul etmeyen Heyet, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne de yazı yazılarak, sanıklardan Sami Hoştan'ın organize suçlar konusunda herhangi bir kaydı bulunup bulunmadığının sorulmasını kararlaştırdı.
Heyet, sanık Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül'ün, isimsiz ihbar mektuplarının, ilgili Cumhuriyet başsavcılıklarına zarfları ile gelip gelmediğinin tespiti yönündeki talebinin de doğrudan bu başsavcılıklara müracaat edilerek yapılabileceğini bildirdi.
Sanık Muammer Karabulut'un istemlerinin de bir kısmını kabul eden Heyet, İçişleri Bakanlığı ile MİT Müsteşarlığına yazı yazılarak, "İsviçre'deki Türk paralarının geri getirilmesi, bilgisayar korsanları, ve kara parayla mücadele konularında yapılan çalışmalarla ilgili bir rapora 'Ergenekon' adının verilip verilmediğinin, bu kurumlardan sorulmasını istedi.
Mahkeme Heyeti, söz konusu belgenin olması halinde bunun mahkemeye gönderilmesini talep ederek, yine Karabulut'un dilekçesinde belirttiği 10 Temmuz 2008 tarihli, Yargıtay Genel Kurulu Toplantı Tutanakları ile 24 Mart 2008 tarihli, kendi mahkemelerindeki davaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısınca yapılan basın açıklaması metninin ilgili merciden istenmesine karar verdi.
Tutuklu sanık Nusret Senem'in taleplerini de kabul eden Heyet, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'a, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından 13 Ağustos 1997 tarihinde hazırlanan 119 sayfalık rapor ve eklerinin Başbakanlık'tan istenmesi kararı aldı.
Heyet, Şenkal Atasagun imzalı, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen, 17 Aralık 1996 tarihli, gizli ve kişiye özel ibareli olan ve Liderler Zirvesi'ne sunulan MİT raporu ve eklerinin MİT Müsteşarlığından istenmesini de hükme bağladı.
Avukat Vural Ergül'ün dünkü ve bugünkü oturumdaki açıklamalarını da savunma sınırları içerisinde kabul ederek, mahkemece hakkında suç duyurusunda bulunulmasına yer olmadığına karar veren Mahkeme Heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
Duruşma 4 Aralık'a ertelendi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugün 23'üncüsü gerçekleştirilen duruşması sona erdi.
Mahkeme Heyeti, 24'üncü duruşmanın, 4 Aralık Perşembe günü saat 09.30'da yapılmasını kararlaştırdı.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Türk Yıldızları'ndan nefes kesen gösteri
Kış uykusundan uyanıp köye inen ayıyı köpekler kovaladı
AFAD DEPREM HARİTASI YENİ: AFAD deprem haritası yenilendi! Türkiye'de deprem riski en az iller neresi? Hangi illerde deprem riski yüksek? AFAD Türkiye Deprem Haritası!
Yeni Hafta ile Sıcaklıklar Artıyor: İstanbul’a Yağmur Uyarısı ve Toz Taşınımı Detayı
Eski eşini yakarak katletmişti, duruşma öncesi hayatını kaybetti