Danıştay saldırısı öncesi telefon trafiği incelenecek
Ergenekon davası sanıklarının Danıştay saldırısı öncesi telefon trafiği yakından incelenecek. Mahkeme; Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım ve Osman Yıldırım'ın görüşmelerine ait dokümanları Telekomünikasyon Kurumu'ndan istedi. 16. duruşmada ayrıca, eski yüzbaşı Gazi Güder ve Behiç Gürcihan'ın savunmaları alındı.
Ergenekon davası ile Danıştay saldırısı arasında ilişki olup olmadığı 16. duruşmada gündeme geldi.
Mahkeme, Danıştay saldırısı öncesi Ataşehir'de bir toplantı yapılıp yapılmadığını tespit etmeye çalışıyor. Bunun anlaşılması için Telekomünikasyon Kurumu'ndan bilgi istendi.
Bilginin amacı, davanın kilit isimlerinden Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım ve Danıştay saldırısı hükümlüsü Osman Yıldırım arasında bir ilişkinin var olup olmadığını tespit etmek.
Telekomünikasyon Kurumu, 17 Mayıs 2006 tarihindeki Danıştay saldırısı öncesi Ergenekon sanıkları arasındaki telefon trafiğini inceleyip mahkemeye bildirecek.
Mahkeme bu kararı, davanın müdahillerinden Cumhuriyet gazetesinin talebi üzerine aldı.
Duruşmadan ayrıca, ifadeleriyle Ergenekon soruşturmasına dayanak oluşturan Tuncay Güney'le ilgili de bir karar çıktı.
"Tuncay Güney" ile "Tuncay Güney İpek" isimlerinin aynı kişiye ait olup olmadığının tespiti için Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan bilgi istendi.
Tutuklu sanık Gürcihan: "Gladyo zihniyetine karşıyım"
"Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından "Açık İstihbarat" adlı internet sitesinin sahibi Behiç Gürcihan, "Gladyo zihniyeti"ne karşı duran biri olduğunu belirterek, "Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarının türban nedeniyle yapıldığına asla inanmadım. Bu cinayetleri gladyo ile özdeşleştirdim" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Gürcihan, yaklaşık 5 aydır tutuklu olduğunu hatırlatarak, "Ergenekon" soruşturması sürecinin, gözaltına alındığı andan itibaren iddianame metnine kadar baştan aşağı hukuk ve insan hakları ihlalleri ile dolu olduğunu savundu.
Gürcihan, "Gladyo zihniyeti"nin akıl, vicdan ve hukuktan yoksun olduğunu söyledi.
Hakkındaki suçlamaların "tamamen mesnetsiz ve asılsız olduğunu" ileri süren Gürcihan, Cumhuriyet Savcısı'nın iddianameyi akli, vicdani ve hukuki delil tanımından uzak olgulara dayandırarak hazırladığını iddia etti.
Savunmasında "Ergenekon" yerine "Gladyo" sözcüğünü kullanacağını belirten Gürcihan, 1940'lardan beri var olan "Gladyo zihniyeti"nin Türkiye'de de bulunduğunu söyledi.
Gürcihan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Gladyo zihniyetine karşı durmuş bir kişiyim. Yıllardır aleyhine yazılar yazdım. Bu zihniyetin temel özelliği, kendi fikrindeki kişileri temsil etmesidir. Bununla ilgili kitap çıkardım. Yazılarımla mücadele ediyorum. Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının türban nedeniyle yapıldığına asla inanmadım. Türban perdeleme olarak kullanıldı. Bu cinayetleri gladyo ile özdeşleştirdim. 'Gladyoya mektuplar' başlıklı yazılarım incelendiğinde de bu saldırıları bu örgütle ilişkilendirdiğim ve bu yapılanmaya karşı açıkça tavır aldığım görülecektir."
"Şiddet adına tek satır kalem oynatmadım"
Gürcihan, iddianameyi hazırlayan savcıların bu süreçte iktidarın "i"sine bile dokunmadıklarını, iktidar olarak adlandırdığı NATO, tarikatlar ve yabancı istihbarat servislerine yer vermediklerini ifade etti.
Örgüt üyesi suçlamasını hak edecek ne yaptığını anlayabilmek için yasa, yorum ve içtihat okuduğunu anlatan Gürcihan, hayatı boyunca şiddet adına tek bir satır kalem oynatmamış bir vatandaş olduğunu söyledi.
Bugüne kadar söz konusu örgüte karşı bizzat tavır aldığını ifade eden Gürcihan, "Aklanmak için birinci dayanağım hukukun teknik labirentleri değil, sizlerin aklı ve vicdanıdır" dedi.
İddianameye konu olan örgütle ideolojik yakınlığı olmadığını vurgulayan Gürcihan, kaleme aldığı rapor ve yazılar incelendiğinde "Cumhuriyet'in 100. yılına yönelik projeler üretmeyi hedefleyen ve devleti ele geçirmeyi değil onu daha işlevsel, çağdaş ve bağımsız kılacak vizyonları ortaya koyan bir anlayışın" görüleceğini vurguladı.
Gürcihan, kendisinin örgütün bünyesinde medya ve strateji bölümüne üye olarak gösterildiğini, ancak iddianamede böyle bir birimden söz edilmediğini kaydetti.
Diğer sanıklarla ilişkisi
Tutuksuz sanıklardan Ayşe Aslan Özdemir'in beyanlarını da kabul etmeyen Gürcihan, tutuklu sanıklardan Mehmet Zekeriya Öztürk'le kısa süren bir arkadaşlık ilişkisi olduğunu, örgütsel anlamda bir bağlarının bulunmadığını belirtti.
Aralarında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle Öztürk'le yollarını ayırdığını ifade eden Gürcihan, "Zekeriya Öztürk ile iletişimimin olduğu dönemde ne Ergün Poyraz, ne İsmail Yıldız, ne de Hayrullah Mahmut Özgür ile aralarındaki irtibatı sağlayan bir iletişimim oldu" diye konuştu.
Oktay Yıldırım'ın kendi internet sitesinde yer verdiği yazılarında da hiçbir suç unsuru olmadığını belirten Gürcihan, örgütsel ve hiyerarşik bir ilişki içerisinde olması gereken şahıslarla itilaf içinde olduğunu ve kamuoyunda bu kişilere karşı açıkça tavır gösterdiğini belirtti.
Kendisinde bulunan USB diskte silinmiş olan bomba şemasının ABD'de gördüğü bilgisayar kriminoloji eğitiminin ardından firma tarafından bazı dosyalarla birlikte hediye edildiğini savunan Gürcihan, silinen bu bomba şemasının bu eğitim sırasında kullanılan dosyalardan biri olduğunu, bunun antiterör eğitimi aldığının bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
Savcılara eleştiri
Duruşma salonundaki Cumhuriyet Savcıları'na soru yöneltmek istediğini belirten Gürcihan, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün buna izin vermemesi nedeniyle sorularını okumakla yetindi.
Kaleme aldığı "Sanatta Toplumsal Mutabakat" metni adlı belgeyi gözaltına alındığında Cumhuriyet Savcısı'nın kendisine sorduğunu belirten Gürcihan, savcının "Aslında ben de bunun altına imza atarım" dediğini öne sürdü.
Gürcihan, Atatürk ile ilgili yazdığı kompozisyonla belediyeye giren ve türbanlı olduğu için ödülünü almak için kürsüye çıkarılmayan Tevhide Kütük'e internet sitesinde yer vermek amacıyla aranıp bulunması için telefon görüşmeleri yaptığını dile getirdi.
Bu konuda yakın çevresiyle ters düşme pahasına türbandan yana tavır koyduğunu ifade eden Gürcihan, savcının kendisine bu olayı sorarken bu kızın soyadını Küçük olarak ifade edip, Veli Küçük ile bağlantı kurmaya çalıştığını öne sürdü.
Gürcihan, savcının tutuklu sanıklardan Ümit Sayın'ın iftira dolu ifadesini değerlendirerek kendisini tutuklattığını savundu.
Behiç Gürcihan, savcılara yönelik olarak "Benim gibi günahkarlar bile sizin gibi dindarların üzerinden aziz olacaktır" diye konuştu.
Savunmasında hakkındaki iddiaları tek tek yanıtlayan Gürcihan, suçlamaya konu olan belgelerin Cumhuriyet'i yıkmayı değil, pekiştirmeyi hedeflediğini, cebir ve şiddeti değil, insanlara bu yollardan uzak durmayı telkin eden çalışmalar olduğunu söyledi.
Duruşmada bir süre savunmasını sürdüren Gürcihan'a, saat 16.10'da, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, savunmanın uzun sürüp sürmeyeceğini sordu.
Gürcihan'ın savunmasına bir süre daha devam edeceğini söylemesi üzerine, mahkeme heyeti, bu sanığın savunmasına ara verdi. Gürcihan, savunmasına daha sonraki duruşmada devam edebilecek.
Sanık avukatlarının talepleri
"Ergenekon" davasının bugün yapılan 16'ncı duruşmasında, bazı sanıklar ile sanık avukatlarının talepleri dinlenildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık Behiç Gürcihan'ın savunmasına ara verilmesinin ardından söz alan tutuklu sanıklardan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gazeteci-yazar Fehmi Koru'nun 30 Nisan ve 1 Mayıs 2001 tarihli Yenişafak gazetesindeki köşesinde, "Ergenekon'un yeniden yapılanması belgesi"ni uzun uzun alıntılar yaparak anlattığını ve bu belgenin altında imzanın açık olduğunu savundu.
Perinçek, bu belgenin ilk örneğinin, tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'te olduğunun ve belgenin altındaki imzanın karalandığının iddia edildiğini ifade ederek, Koru'nun 7 yıl önce, bu belgedeki imzanın karalanmadığını açıkça ifade ettiğini dile getirdi.
Yine Mayıs 2001 tarihli Aksiyon dergisinde de "Ergenekon Lobi Belgesi'nin tamamına yakınının yayımlandığını ileri süren Perinçek, bu derginin mahkemeye getirilmesini istedi.
Perinçek, Sabah gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın da Mayıs 2006'da "Ergenekon'un yeniden yapılanması belgesi"ni kendisine gösterdiğini ve bilgisayarına yolladığını anlatarak, belgenin altındaki imzanın karalanıp karalanmadığının tespiti için bu belgenin de mahkemeye getirtilmesini talep etti.
Perinçek, söz konusu belgelerin, 2001 yılında ortalıkta dolaşan belgeler olduğunu kaydetti. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Mehmet Demirtaş, tahliye talebinde bulundu.
Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz de yasalara ve usule aykırı el konulan bilgisayar kayıtları ve CD'lerin mahkemece değerlendirilmemesini istedi.
Tutuksuz sanıklardan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu da gözaltına alınırken el konulan harddiskinin kendisine verilmesini talep etti.
Tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in avukatı Engin Çelik Kadıgil ise müvekkilinin tutuklu kalması için bir neden olmadığını ifade ederek, tahliyesini istedi.
Savcının görüşü
Mahkeme heyetince söz verilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bilgisayar kayıtları ve CD'lerin yasalara uygun olarak alındığını, Kerinçsiz'in, bunların mahkemece değerlendirilmemesi yönündeki isteminin reddini talep etti.
Perinçek'in taleplerini ise "delil toplama" olarak kabul eden savcı Pekgüzel, Perinçek'in bahsettiği yazıların ilgili yerlerden istenmesi talebinde bulundu.
Pekgüzel, bugünkü duruşmada savcılarla ilgili beyanları nedeniyle avukat Özbay Demirel ile sanık Behiç Gürcihan hakkında yasal işlem yapılmasını talep etti.
Avukat Vural Ergül'ün, Tuncay Güney'in 3 farklı isimle Türkiye'ye giriş çıkışının bulunup bulunmadığı, Güney'in MİT'de görevli olup olmadığı ve Emekli Sandığı'ndan para alıp almadığı yönündeki talebini de değerlendiren savcı Pekgüzel, Güney'in, bu dava kapsamında sanık olmaması ve devam eden başka bir soruşturmada "şüpheli" olarak yer alması dolayısıyla bu istemlerin reddini talep etti.
Sanık Gazi Güder'in çapraz sorgusu
"Ergenekon" davası kapsamında ifadesi alınarak çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanıklardan Gazi Güder'e, özellikle bilgisayarlara sonradan belge konulup konulmayacağı soruldu.
Davanın öğleden önceki oturumunda sorgusu yapılan tutuklu sanık Gazi Güder, tanıdıkları tarafından kendisine "Adam gibi adam", "Paraya değer vermeyen adam" ve "Cesur yürek" gibi lakaplar takıldığını belirterek, "Benim bunları kod isim olarak kullandığım iddiası var. Bu doğru değil. Ayrıca kimseye kod ismi vermedim, kimseye emir de vermedim. Yaradılana saygım vardır, yaradandan ötürü" dedi.
Hiçbir şekilde suç unsuru taşıyan yazısı bulunmadığını öne süren Güder, ayrıca herhangi bir güvenlik şirketiyle de ilgisi bulunmadığını kaydetti.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden 1984 yılı Mart ayında kendi isteğiyle istifa ettiğini, daha sonra bilgisayar sistemleri konusunda ABD'de master yaptığını dile getiren Güder, "Ya kurmay subayı olup askeriyede devam edecektim ya da teknik adam olarak sivil devam edecektim. Ben istifa edip teknik adam olarak devam etmeye karar verdim" diye konuştu.
Gazi Güder, yıllarca uğraşıp çalışmalar yaptığını ve yazılımlar geliştirdiğini anlatarak, bilgisayar konusunda yazdığı bazı kitaplardan örnekler verdi.
"Ulusal köy kütüphaneleri" projesi
"Ulusal Köy Kütüphaneleri Projesi"nden de bahseden Güder, "Birtakım rahatsızlıklar, sanıyorum Ulusal Köy Kütüphaneleri Projesi'nden kaynaklandı"dedi.
Yaklaşık 10 yıl önce SSK'dan emekli olduğunu ancak emekli maaşını harcamayıp burs olarak dağıttığını anlatan Güder, "Ulusal Köy Kütüphaneleri Projesi"ni hazırladığını, hatta Mersin'deki evini 50 bin YTL'ye satıp burada kullandığını dile getirdi.
Güder, "Proje gelişti. Bütün projelerin başaramadığı bir şeyi başardık. 500'ün üzerinde okula kütüphane kurduk. Proje sürekli büyüyordu. Bunları yaparken, her okulun durumuna göre kütüphane modelleri oluşturmuştum. İnsanlardan kitapları topladık, bunları tasnif ettik. İnsanlar yardımlarının doğru yere gittiğini gördü. Onbinlerce insana giysi yardımı, onbinlerce çocuğa kırtasiye yardımı yolladım. Böyle gelişen bir proje olmuştu. Benim 'Aydınlanma Projesi' olarak ifade ettiğim bu proje, birtakım yerleri rahatsız etmiştir diye düşünüyorum" dedi.
Güder, projeyi yetkili makamlara bildirdiğini de kaydetti.
Gazi Güder, "kişisel bilgileri kaydetme" iddiasına ilişkin, şirketinde çalışmak üzere başvuranlara dair bazı notları iş nedeniyle tuttuklarını, bu kişilerden bazılarını işe aldıklarını belirtti.
"Klasörden gözümüz korkmaz"
Güder'in avukatı Özbay Demirer de savunmasına başlarken mahkeme heyetine "Diyeceksiniz ki klasörlerle gelmiş, ne anlatacak?" diyerek masanın üzerindeki klasörleri gösterdi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ise "Klasörden gözümüz korkmaz" dedi.
Bu davada örgütten kesinlikle bahsedilemeyeceğini savunan Demirer, müvekkilinin bilgisayarında suç unsuru hiçbir şey çıkmadığını, ayrıca el koyma sırasında bilgisayarın imajının (image) kendilerine verilmediğini, bu nedenle zaten CMK gereği delil olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürdü.
Demirer, müvekkilinin gözaltına alındıktan sonra mahkemece serbest bırakıldığını, ardından savcılığın itirazıyla tutuklandığını hatırlatarak, Güder'in tutuklanacağını televizyonlardan öğrenmesine rağmen kaçmadığını söyledi.
Müvekkiline ilişkin dosyada hiçbir telefon görüşme tapesi bulunmadığına dikkat çeken Demirer, "Bu nasıl örgüt? Hiç görüşmüyorlar mı?" diye konuştu.
Gazi Güder'in Kuddusi Okkır ve Ayşe Asuman Özdemir'i "Ulusal Köy Kütüphaneleri" projesi kapsamında tanıdığını belirten Demirer, müvekkiline gönderilen elektronik postalardan sohbet amaçlı veya projeyle ilgili olanların da bulunduğunu ifade etti.
Müvekkilinin evinde bulunan tabancanın ruhsatlı olduğunu ileri süren Demirer, Gazi Güder'in tahliyesini ve beraatını istedi.
Bu arada Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, tutuklu sanıklardan Sami Hoştan'ı yemeğini dışarıda yemesi konusunda uyardı. Bunun üzerine Hoştan, duruşma salonundan çıktı.
'Okkır'a gönderilen maillerde Türkan Saylan'ın cinsel hayatı'
Duruşmada daha sonra, Gazi Güder'in çapraz sorgusuna geçildi.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Kuddusi Okkır'a gönderdiği e-mailler arasında Türkan Saylan'ın cinsel hayatı ile ilgili mail bulunduğunu belirterek, Güder'den Saylan'ı tanıyıp tanımadığını sordu.
Bunun üzerine Güder'in avukatı Özbay Demirer, Savcı Pekgüzel'den bahsettiği maili okumasını istedi. Savcı Pekgüzel ise okuyamayacaklarını söyledi.
Sanık Gazi Güder, "Bahsedilen kişiyi tanımıyorum. Ayşe Asuman Özdemir, bu maili tatilden dönüşünde yazmıştır. Gittiği tatili anlatan bir yazıdır" dedi.
Savcı Pekgüzel'in, "Özdemir'in gönderdiği her maili Kuddusi Okkır'a göndermek zorunda mısınız?" sorusuna Güder "Hayır" yanıtını verdi.
Savcı Pekgüzel'in, Ayşe Asuman Özdemir'in gönderdiği mailler arasında "Atabeyler" konusu ile ilgili mailler bulunduğunu da ifade etmesi üzerine Güder, o maillerin olaydan çok sonra geldiğini öne sürdü.
Savcının maillerdeki bazı kısaltmaları açıklamasını istemesi üzerine Güder, "Yazan ben değilim" dedi.
Behiç Gürcihan'ı tanıyıp tanımadığı da sorulan Güder, "İsmini biliyordum, burada tanıdım" diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın da "Kuddusi Okkır'ın yazılım şirketinizin danışmanı olduğunu söylediniz" sözleri üzerine Güder, "KOSGEB projelerimizle ilgili ve şirket içinde pazarlama bölümü oluşturulmasıyla ilgili danışmanlık hizmeti veriyordu. Projeler kabul edilirse bedel ödemek üzere anlaştık" dedi.
Güder, savcının "Fiilen ödeme yaptınız mı?" sorusu üzerine, avans olarak bir miktar ödeme yaptığını söyledi.
Cumhuriyet Savcısı Taşkın'ın bir mailde geçen "örgüt", "planlama" ve "eğitmen" gibi ifadeleri açıklamasını istediği Güder "Örgüt kelimesi çete anlamına gelmiyor. Organizasyon anlamına geliyor. 'Git şurayı örgütle' diye kimseye bir şey söylediğim yok zaten" diye konuştu.
Savcının "Kuddusi Okkır neden Ayşe Asuman Özdemir'e mailleri sizin aracılığınızla gönderiyordu?" sorusu üzerine de Güder, "Aralarında sürtüşme vardı. Kuddusi'nin dominant bir üslubu vardı" dedi.
Savcı Taşkın, bazı maillerin sohbet babında olduğunu dile getiren Güder'e, maillerde bazı kısaltmalar kullanıldığını söyledi.
Güder'in "Nerede o kısaltmalar?" diye sorması üzerine Savcı Taşkın, elindeki ekran çıktılarını salondaki görevli aracılığıyla sanığa gönderdi. Güder de bunları inceledi. Savcı Taşkın'ın "Bilmediğiniz bir konuda size bilgi aktarılamayacağını değerlendiriyoruz. Tanımadığınız kişiler konusunda kısaltılmış adlarla mailler size neden gönderilmiştir" sorusu üzerine Güder, "Birisi bana mail gönderiyorsa 'Kes kardeşim' mi diyeceğim?" diye konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ise Cumhuriyet Savcısı'na sorularının net olması gerektiğini belirtti.
Gazi Güder, savcının sorusuna Ayşe Asuman Özdemir'den kendisine birçok mail geldiğini belirterek, "Asuman hanımdan birçok mail gelmiştir ama benim bilgi talebim olmamıştır" dedi.
Bu arada söz alan tutuklu sanıklardan Behiç Gürcihan, Ayşe Asuman Özdemir'in Gazi Güder'e yolladığı maillerle ilgili kendisinin de isminin geçtiğini ifade ederek, "Bu maillerden haberim yok. Birçok bilgi yanlıştır. Bir kişinin tek taraflı başka bir kişiye yolladığı, dedikodu vesaire mailler beni bağlamaz" diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz de Gazi Güder'e Ayşe Asuman Özdemir'e ilişkin "Konuları özünden saptırıp aktarabilir mi?" diye sorması üzerine Güder, "Yapar. Genelde çok konuşan insanın ekleme yapmadan konuşması mümkün değildir diye düşünüyorum" dedi.
Güder'in avukatı Özbay Demirer de herkesin mail adresini bildiği bir başka kişiye mail yollayabileceğini söyledi.
Tutuklu sanıklardan Muzaffer Tekin de söz alarak, Gazi Güder'in kendisi hakkında bir başkasına "Beni bu adamla mı tanıştırmak istiyorsunuz?" deyip demediğini sordu.
Güder de "Yani 'olaylara ismi karışmış insanlarla mı?' diye sormuştum" dedi.
Bilgisayara sonradan belge koyma iddiası
Tutuksuz sanıklardan Kemal Alemdaroğlu söz alarak, bilgisayar yüksek mühendisi olduğu için Gazi Güder'e bilgisayarlara sonradan belge koymanın mümkün olup olmadığını sordu.
Güder de, "Son derece basit" diye yanıtladı. Alemdaroğlu, bunun üzerine bilgisayarı alınırken bir kopyasının kendisine verilmediğini dile getirdi.
Gazi Güder'in avukatı Özbay Demirer, "Nasıl değiştirme, ekleme yapılabiliyor?" diye sordu. Gazi Güder, "Biraz bilgisayardan anlıyorsanız bunu rahatlıkla yaparsınız" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, söz alarak sanığa sanki bilirkişiymiş gibi sorular yöneltildiğini belirtti. Pekgüzel, "İmajı alınmış olan, eşdeğeri alınmış olan bir bilgisayarda oynama yapılırsa belli olur mu?" diye sordu.
Gazi Güder de bu değerlerle oynanabileceğini, fakat sayı değişeceği için bir şey olduğunun anlaşılacağını söyledi.
Sanıklardan Behiç Gürcihan, eşdeğerin bilimsel olarak geçerli olduğunu, fakat pratikte bazı mahsurları bulunduğunu ifade etti. Kendisinin evinden bilgisayarının alındığı saat ile işleme konulduğu saat arasında fark olduğunu anlatan Gürcihan, bu süre içinde oynama olmadığının garanti edilemeyeceğini savundu.
Gazi Güder'in avukatı Özbay Demirer, Güder'in bilgisayarının 27 Haziran 2007 tarihinde incelemeye alındığını fakat imajının hemen kendilerine verilmediğini, 8-9 ay sonra aldıklarını söyledi. Demirer, bu 8-9 ay içinde bilgisayar içine "TIR bile sokulabileceğini" ifade etti.
Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese, Gazi Güder'e, "Kuddusi Okkır sizi Muzaffer Tekin ile neden tanıştırmak istedi?" diye sordu.
Güder, "Öylesine. Birkaç başka yakınıyla da tanıştırmıştı" dedi. Duruşmaya, verilen aranın ardından öğleden sonraki oturumla devam ediliyor
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, Hayrettin Ertekin, Sevgi Erenerol ve Orhan Tunç dışındaki 42 tutuklu sanık getirildi.
Duruşmada, başka suçtan hükümlü Sedat Peker, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Güler Kömürcü Öztürk ve Ali Yasak'ın da aralarında olduğu 10 tutuksuz sanık da hazır bulundu.
"Ergenekon" davasının 17'nci duruşması yarın 09.30'da yapılacak.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Aynı ilçede 4 günde 3'üncü yangın! Dumanlar gökyüzünü kapladı
Boşanma aşamasındaki eşini öldürmüştü: Kan donduran itiraf!
Son dakika... Dikkat! Tarih belli oldu... Birçok ilde etkili olacak: Lapa lapa kar geliyor!
SON DAKİKA! Sosyal Medya Fenomeni Neşe Özkan'ın Ameliyat Sonrası Şüpheli Ölümü: Ailesi Hastaneyi Suçluyor
SON DAKİKA! İstanbul Beylikdüzü'nde El Bombası Paniği