Poznan'ın ardından akılda kalanlar

Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye Proje Yöneticisi Yunus Arıkan, Polonya'nın Poznan kentinde gerçekleştirilen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 14'üncü Taraflar Konferansı'na ilişkin, "Konferans, hem katılımcılarına rahat nefes aldırdı hem de 2009 müzakerelerinin daha sağlam temeller üzerine oturmasını sağladı" dedi.
Arıkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 13 Aralık'ta sona eren konferansla ilgili, "Çok başarılı" ya da "Hiçbir sonuç çıkmadı" gibi uç noktalardaki değerlendirmelerin gerçekçi olmayacağını söyledi.
Yunus Arıkan, Poznan'daki konferansın, Bali'de başlayan ve Kopenhag'da tamamlanması düşünülen, 2012'ye denk gelen, "Kyoto Protokolü sonrası dönemin" tam ortasında müzakere sürecinin kesilmemesini garantilemesi, 2009 yılında "kıran kırana geçecek" müzakerelerin çerçevesini belirlemesi, bu zorlu süreç öncesi tarafların birbirlerinin beklentilerini daha açık bir şekilde öğrenmeleri ve halen uygulaması devam eden karbon düzeneklerinin daha iyileştirilmesi açısından önemli çıktılar elde edilmesini sağladığını vurguladı.
"Poznan Konferansı, hem katılımcılarına rahat nefes aldırdı hem de 2009 müzakerelerinin daha sağlam temeller üzerine oturmasını sağladı" diyen Arıkan, "Ancak, AB ülkelerinin, Brüksel Zirvesi'nde, her ne kadar 27 üyeli birlik hedeflerini değiştirmeseler de birlik içinde uzlaşmaya varabilmek için ulusal ve sektörel alanda bazı tavizler vermeleri, kabul edilen hedeflerin çevresel tutarlılığının sorgulanmasına neden oldu" diye konuştu.
"Orta vadede atılacak yeni adımlar"
Küresel mali kriz nedeniyle pek çok hükümetin özel sektöre milyarlarca dolar destek aktardığı bugünlerde AB hükümetlerinin, firmaların AB Karbondioksit Salım Ticareti'nde kullanacakları kotalarını açık artırma ile elde etmelerini istemelerinin, çok gerçekçi bir yaklaşım olmayacağını ifade eden Arıkan, şöyle devam etti:
"Brüksel Zirvesi'nde, AB'nin 27 üyeli birlik içerisinde eski Doğu Bloku ülkeleri üzerindeki yükün hafifletilmesi de 2012 sonrasına yönelik küresel müzakerelerde izlenebilecek model olması açısından önemli ve olumlu bir uygulama olarak değerlendirilebilir.
Bununla beraber, AB içerisinde paydaş danışma ve geri besleme düzeneklerinin çok etkin bir şekilde çalıştığı düşünülürse, bugün 'geri adım' olarak nitelenen özellikle iş dünyasına verilen tavizlerin, uluslararası alanda kalıcı bir sistem oluşturulması halinde, orta vadede atılacak yeni adımlarla giderilebilmesi olası.
Özellikle, Poznan toplantıları sırasında Avrupa Parlamentosu'nun 2050'ye yönelik uzun vadeli ve geniş perspektifli vizyonunu açıklaması, AB'nin 21'inci yüzyılda düşük karbon ekonomisine geçiş yolunda kararlı olduğunun da göstergesi olarak değerlendirilebilir. Tüm bunların ötesinde, Brüksel Zirvesi sonucunda AB, kendisinden beklenen liderlik görevine sadık kalarak, 2012 sonrası için temel liderlik misyonunun, 20 Ocak 2009'da ABD Başkanlığı görevini devralacak 'Seçilmiş Başkan Barack Obama' tarafından yerine getirilmesinin önünü açmış oldu."
2012 sonrası için gündeme gelen öneriler
Poznan Konferansı'nda, Kyoto Protokolü sonrası döneme ilişkin bazı önerilerin de gündeme geldiğini belirten, Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye Proje Yöneticisi Yunus Arıkan, "10-12 Aralık 2008 tarihinde gerçekleşen üst düzey oturum ve bu kapsamda 11 Aralık 2008 öğleden sonra gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantısı, yeni fikirlerin tartışılması için önemli bir zemin hazırladı" dedi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un, ekolojik ve ekonomik krizin aşılması için, 1929 krizine benzer şekilde, "yeni bir yeşil anlaşma" hazırlanmasını önerdiğini ifade eden Arıkan, şunları kaydetti:
"Genel Sekreter, 2009 yılı Eylül ayında 2007 yılındakine benzer bir iklim değişikliği liderler zirvesini düzenleyeceğini belirterek, Kopenhag'ın başarısını riske atmayacağı yönündeki kararlılığını ortaya koydu.
İsviçre'nin küresel karbon vergisi, Brezilya'nın piyasa-dışı araçların kullanılması, Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales'in serbest piyasa sistemini sorgulayan manifesto niteliğindeki 5 sayfalık uzun mektubu, Poznan'da gündeme gelen çeşitli yeni ve önemli açılımlar olarak değerlendirilebilir."